Yine... Yeni... Yeniden...

Sınırlarımızın dışında yaşanan savaşlar, salgın hastalık süreci, ekonomik krizler, sel, yangın ve deprem felaketleri, kontrolsüz mülteci akını ve terörle mücadele içinde geçen Cumhurbaşkanlığı Hükümet sürecinin ilk beş yıllık döneminin sona ermesinin ardından merakla beklenen ikinci dönem seçimleri tamamlandı. Kaybetmekten endişe duyanlar kazandı, kazanmaktan endişe duyanlarsa kayıp etti.

Ardı ardına yaşanan krizler nediniyle giderek bunalan seçmen yeni bir sistem hayali ile seçimleri beklerken siyasi aktörler tamamen farklı kulvarlarda sandığa geldi. Hal böyle olunca sandığın sonucu da farklı oldu. Vatandaşlar ilk beş yıllık süreçte yaşanan mali krizlerin sebebini bir çok nedenden dış etkenlere bağlarken en fazla da partili cumhurbaşkanlığı sisteminin yarattığı partizan devlet modeli olarak yorumladı.

Öyle ki AK Partinin meclis yoğunluğundaki düşüş ve Cumhurbaşkanlığı Seçiminin ikinci tura kalması, kararsız veya sandığa gitmeyen seçmen sayısındaki artış hiç bir şüpheye mahal vermeksizin seçmenin tavrını en net şekilde ortaya koyuyor. Her ne kadar muhalif kanatta seçimlerdeki usulsüzlükler bahane edilsede belli ki ana muhalefet cephesi, seçmenin partili cumhurbaşkanı konusundaki tutumunu iyi okuyamadığını Türk seçmenini anlayamadığını gösteriyor. Seçim süreci henüz başlamadan partili cumhurbaşkanı olmaz diyerek seçmeni etkileyen ve hatta heyecanlandıran Kemal Kılıçdaroğlu'nun tüm eleştiri ve engellemelere rağmen partisinden istifa etmeden aday olması seçmende yarattığı heyecan ile tezat bir noktaya gelince en fazla kaybı kendi tabanında yaşadı.

Partisiz, bağımsız ve güçlü bir aday bekleyen oransal olarak da neredeyse yüzde 60 bandına sahip olan muhalif ve kararsız seçmen bloğunda seçim büyük bir hayal kırıklığı ile başladı. İktidar kanadı ise mevcut sistemi sürdürebilmek adına yaşanan sorunları halının altına süpürdü. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kalıcı hale gelmesi için ısrarcı oldu. İktidarın bu inat tavrıda kendi tabanından kararsız seçmenlerin sayısında artış yarattı.

Vatandaşın bağımsız aday beklentisini gören tek lider İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise gördüğü gerçek ile yaşadığı olaylar arasında sıkışınca İYİ Parti fırtınasını erken sonlandırdı. Akşener yola talep ettiği adaylar ile çıkabilseydi belkide durum çok daha farklı olacaktı. Futbol yorumcularının sıklıkla dile getirdiği maçın kader anı tabiri seçim süreci için tam da bu anlardı. Akşener'in seçim öncesindeki kazanacak aday vurgusu ittifak ortaklarından ilgi göremesede partisine belli bir kemik seçmen grubu oluşturdu. Ama aday konusundaki ısrarından erken vazgeçmesi ise kamuoyunda beklenen oy oranlarının çok altına düşmesine sebep oldu. Akşener ve İYİ Parti kurmayları bu yasama döneminde CHP ile olan bu zorlama bağı koparıp atacak mı yoksa araya başka bir düğüm mü atılacak bunu göreceğiz. Bu konu bahisken bir notu da eklemek lazım bu seçim sonuçları erken bir genel seçime sebep olabilir. Evet bu ihtimal kuvvetle muhtemel çünkü mevcut meclis ile yüzde 52 oy alan Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk dönem ki kadar uyumlu olamayacak bazı kanun ve kararnamelerin çıkması zaman alacak yada pazarlık süreçlerine sebep olacak.

Muhalefet bunu göremesede eminim ki AK Parti kurmayları bu ihtimali görüyorlardır. Erken seçim ihtimalini böyle not düşerken bu ihtimali Ak Parti dışında İYİ Partininde hesap etmesi gerekiyor. Merkez sağda AK Partinin tek alternatifi konumundalar. MHP kendi içine kapalı yapısı ve AK Parti küskünlerinin tercih noktası olduğundan iktidar iddiası çok zayıf. CHP ise ağzı ile kuş tutsada artık sağ seçmenden herhangi bir oy alması mümkün değil. Bu durumlar İYİ Partiye çok büyük ödevler yüklüyor. Meral Akşener artık bir liderlik testi süreci yaşayacak. Umut ettiği başbakanlık dönemi için seçim sonuçlarını nasıl analiz edecek hep birlikte göreceğiz. Seçimin en büyük kayıp edeni hiç şüphe yok ki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi oldu

. Seçim öncesinde tüm uyarılara kulak tıkayıp kendi doğrularını halka kabul ettirme vizyonları tamamen çöktü. Başta Tele1 TV Yönetim Kurulu Başkanı Merdan Yanardağ, Halk TV yönetimi programcıları olmak üzere CHP üst yönetiminin birlik olarak bağımsız aday uyarısı yapanlara alaycı tavırları Kemal Kılıçdaroğlu'nu Türk seçmenin siyaset algısına rağmen despotça dayatmaları, dost uyarılarını hakaret vari üslüplarla ret etmeleri gibi bir çok neden daha yarış başlamadan sonucun belirlenmesine sebep oldu. Muhalefetin iktidardan sürekli beklediği istifada bir erdemdir tavrı şimdi kendilerine haciz oldu.

İYİ Parti desteği olmadan girdiği tüm seçimleri ezici farkla kayıp eden ve kazanacağı seçimi de İYİ Parti ile inatlaşarak hatta İYİ Partiyi yok sayarak kayıp eden Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP yönetiminde kalmaya devam edecek mi yada CHP seçmeni İstanbul' uda kayıp etme şokunu yaşamayı bekleyecek mi?

Gelelim seçimin Malatya için sonuçlarına. Malatyalılar seçim öncesi iktidarın Malatyada büyük bir rehavete düştüğünü Malatyaya hak ettiği önemi göstermediğini düşünüyordu. Gerek vatandaşlar gereksede sivil toplum örgütleri deprem öncesi sık sık Malatyanın sahipsiz bırakıldığından sorunlarına çözüm üğretilmediğinden dolayı AK Partili yerel yöneticilere öfke duyuyordu. Birde bunlara deprem felekatinde ki koordinasyon, ulaşım, iletişim sorunları da eklenince Malatya ve AK Parti arasında ki bağda kopmalar olacağı düşünüldü. Hatta öyleki AK Partinin Malatya kurmaylarıda birçok platformda 3 vekili görecekmiyiz endişesi yaşıyordu.

Milletvekili seçim sonuçları ve ilk tur Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları gösterdi ki muhalefet herhangi bir aksiyon sergilemedikçe Malatya Tayyip Erdoğan ve AK Parti ile olan bağlarını koparmaya razı değil. Malatyalı seçmen kan kusarız kızılçık şerbeti içeriz dercesine yine AK Partiye sarıldı. Deprem yaralarının sarılmasın da bu kuvvetli oy desteği bir önem taşır mı derseniz geçmiş yıllara bakarak şunu rahatlıkla görebiliriz Malatya yine yatırımlarda en son ve en az desteği alacak. Çünkü AK Parti için Malatya artık bir tehlike değil seçmeni de beklenti profili düşük seçmen gurubunda görüyor. Yani Malatya halkı yıllardır AK Parti genel merkezinin çalışma sistemini anlayamadı ve ne yazık ki bu ısrarını sürdürüyor. Dikkatle bakılırsa ekonomik olarak en büyük yatırımların seçmen hareketinin dalgalı olduğu ve yatırım bağımlısı olan illerde yoğunlaştığını buna mukabil seçmen hareketinin lehte ya da aleyhte stabil olduğu illerde daha az olduğunu görürsünüz yani muhalefete en fazla oy veren bölgelere otobanlar, alt üst geçitler, sanayi tesisleri, gerekli ya da gereksiz havaalanları vs. yapılırken Malatya gibi oy desteği en fazla olan illere ise rutin devlet yatırımları dışında herhangi bir harcamanın yapılmadığını görürsünüz. 2002den günümüze değişmeyen bu olgunun bugünlerde de değişmesine pek de ihtimal vermiyoruz. Buna hak verecek bir diğer önemli husus ise AK Parti Malatya Milletvekilleri.

Bülent Tüfenkçi bakanlığı döneminde Malatyanın ekonomik değerlerini yükseltecek bir yatırımlar zinciri oluşturamadı. İkinci sıra Milletvekili ve iki dönem il başkanlığı ve bir dönemde milletvekilliği yapan İhsan Koca'nında böylesi bir hamlesinin olmayışı artı diğer iki milletvekilinin ise tecrübesiz isimlerden seçilmesi bu zor günleri AK Parti ile nasıl aşacağımız konusunu netleştiriyor. Bilim adamlarının temel bir söylemi vardır aynı yöntemler farklı sonuçlar doğurmaz. Bir muhalefet partisi olasanız ve iktidar partisi kadar oy alma ihtimalinizin olduğu bir seçim bölgesinde yarışsanız hangi hataları yapmazsınız diye sorsak dile getirikebilecek her hatayı eksiksiz ve hatta fazlası ilen yapan bir muhalefet başarısı mı yoksa başarısızlığı mı? Karar vermek zor. Üye ve seçmen sayısı bakımından en az iki milletvekili çıkarması beklenen CHP en büyük hatayı yaparak seçime kendi tabanını küstürmekle başladı.

Yıllarca kendi teşkilat listeri dışında ülke adına farklı farklı partilere oy kullanmak zorunda kalan CHPli Malatya seçmeni bu dönem tamamen kendi tabanları dan oluşacak bir liste beklerken millet ittifakı ortak listesi ile adeta şaşkına döndü. Bu yanlışa birde Veli Ağbaba'nın kendi başına buyruk ancak teşkilatı peşinden koşturan seçim stratejisi de eklenince Ak Partiye yüzde 70leri kutlamak kaldı. Malatyada muhalefet adına beklenen sürpriz ise İYİ Partiydi. Ancak hem Meral Akşener hem de Malatya İl Başkanı Hakan Yılmaz nedendir bilinmez üye sayısındaki artış ve beklentilerin tam aksine Malatya dışından bir ismin liste başı olması konusunda uzlaştılar. Ve böylece İYİ Partininde heyecan fırtınası daha yarış başlamadan bitmiş oldu.

Bir önkce ki seçim analizim de dile getirdiğim gibi burada da bir defa daha söylemek lazım. CHP Malatya İl Başkanı Barış Yıldız ve İYİ Parti Malatya İl Başkanı Hakan Yılmaz başarısızlıklarını kabul ederek istifa seçeneğini değerlendirmeliler. Zira bu kadar kolay bir muhalefet döneminde bu kadar basit hatalarla seçmene ve parti teşkilatlarına hüsranı yaşatmak bir hak olmamalı. Erken seçim ihtimali olsada önümüzdeki yıl yerel seçimler var. Tamamen adayların ve teşkilatların başarısına endeksli bir seçim süreci olacak. Yükün tamamen kendilerinde olduğu bu genel seçimlerde başarısız olan il teşkilatları ile yola devam etmek isteyecek bir genel merkez olacak mı muhalefet adına onuda merakla bekleyeceğiz.