Ekonominin Gerçekleri ve Ortodoks Politika – 2

Gelelim günümüze, yıl 2023 ve maalesef döndük dolaştık geldik 2001’e. Hatalardan ders almadığımızı günlük politikalar popülist söylemler ile ekonominin idare edilemeyeceğini herkes bir daha derinden yaşadı ve yaşıyor. En basit tabirle daraltıcı maliye politikalarının uygulanması gündemde. Ancak bunun bedelleri var ve bu bedeller çok kolay olmayacak. Şu da bir diğer gerçek ki ülke aynı politikalarla devam ederse tüm ulusal ve uluslararası kuruluşlara göre iflas noktasına gelecektir. Moratoryum ilanı bile söz konusu olacaktır.

Tahminimce bu temmuz ayında herkesin seçim vaadi olan en düşük memur maaşının 22.000 TL olacağı söylemi hayata geçecektir. En düşük memur maaşına yaklaşık %86 ‘lık bir zam demek. Diğer memurlar ve asgari ücretliler bu kadar zam alamayacaklardır. Bundan sonra ki süreçte de bu zamlar azalmak zorunda. Yani asgari ücret artışları ve zamları artık %100 olamaz. Ekonomik gerçeklikler bunlar.

Kamu ihaleleri ise (zorunlu olanlar devletin asli görevi olanlar hariç) azalabilir mesela Milletimizin uzun yıllardır hasretini çektiği ve ülkece en çok ihtiyaç duyduğumuz millet bahçeleri ve kıraathane gibi projelerin azalması ya da yavaşlaması beklenebilir. Eğer bu süreçte savunma sanayii yatırımlarına, İHA, SİHA, MİLGEM gibi yerli ve milli projelerimize devam etmek istiyorsak bazı şeyler kısmak zorunda kalacağız. Tüm bu süreçte harcamalar sıkı kontrol edilecektir. Hatta ihaleler tek parça bir bütün ve büyük bir bütün halinde değil küçük firmalara dağıtılarak parçalar halinde verilebilir. Bu da tabandan yayılan bir artış demektir. Firmaların vergisel yükümlülüklerine göre çeşitlendirmeler söz konusu olabilir. 2002 yılı sonrası birçok firma bu şekilde çıkmıştır.

Vergilerde artış olacaktır. Miktarlar, oranlar ve çeşitlendirmeler de olabilir. Türkiye’de en çok gelir dolaylı vergilerle elde edilmekte. KDV ve ÖTV gibi. Bunların oranlarının değişmesi muhtemeldir. Ekonomide vergi politikaları nerdeyse en hızlı geri dönüş alınan yerdir. Güçlü bankacılık ya da bağımsız Merkez Bankası politikaları sizi hemen etkilemez ancak gelir vergisi ÖTV KDV değişiklikleri anında hanenize yansır.

Devlet iç borçlanma senetleri ile piyasada dolaşan parayı toplayacaktır. Bunun için faizle iç borçlanma senetleri tahviller hazırlaması muhtemel. Çünkü çok ciddi derece de dolaşımda para var paranın toplanması yani azalması değerinin artacağı anlamına gelir. Bunu faiz ile yapacaktır. Yani MB faizleri arttıracaktır.

Bu ekonomik enstrümanların çeşitliliğini arttırmak mümkün tabii ki. Ben burada sadece en basit olanları yazdım ancak şunu unutmamak gerekir her kararın bir bedeli var ama hiçbir bedel durup aynı şekilde kötü ve geçersiz politikaları sürdürmekten daha ağır olamaz. Bu sebeple bu krizden çıkmak için bedelleri ödenecektir. Umarım hükümet bu bedelin ödenmesinin dağılımını ayarlarken ücretli çalışan kadar devlete yakınlığıyla bilinen 5 firmanın yanı sıra, yandaş şirketleri, sebepsiz zenginleşen 4 5 yerden yüklü maaş huzur hakkı alan bürokrat ve görevlilere de bedellerini adaletli bir biçimde ödetir.

Her kriz bir fırsattır. Bu süreçte haksız ve yolsuz şekilde zenginleşenlerinde araştırılıp gereğinin yapılması gerekir. Çünkü enflasyon orta ve dar gelirli için bir zulümken geliri yüksek olanları daha da zengin yapar. Bir çeşit servet aktarımıdır aslında ancak zenginden fakire değil fakirden zengine. Bu süreçte dikkatli bakarsanız zenginin daha zengin fakirin daha fakir olduğu göreceksiniz. Ben içinde bulunduğumuz sürecin kasıtlı olarak yapılmayacağını düşünmek istiyorum. Hata herkes içindir hatalar yapılabilir. Bu kadar uzun süre direnilmese de hatanın bir yerinden sonunda dönülmesi iyi bir şey.

Sayın Mehmet Şimşek’ten beklentimiz toplumsal gelir dağılımını düzelterek ve hukukun üstünlüğünü savunarak herkese adaletli davranıp bu krizden ülkemizi bir an önce çıkarmasıdır. Kendisinin tüm iyi niyetli ve ekonominin gerekliliğini yapacak çalışmalarına muhalif olan olmayan herkesin de desteğini sonuna kadar vereceğine de eminim. Zamanla hangi politikaları ve şiddetinin ne olacağını daha iyi göreceğiz.

“Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir”. Mustafa Kemal Atatürk